“Bağımsız ve özgür üretilen her düşünce, yan yanalığın verdiği bir güç yaratır”: Fulya Çetin ve İlhan Sayın, ‘Bir Arada’ sergisini anlatıyor

Yapı Kredi Kültür Sanat’ın İstiklal Caddesi’ndeki galerisinde 9 Mayıs 2025 – 4 Ocak 2026 tarihleri arasında ikincisi düzenlenen Bir Arada sergisi, aynı kuşağa ait ancak farklı sanatsal diller geliştiren iki önemli sanatçı Fulya Çetin ve İlhan Sayın’ı bir araya getiriyor.

Çetin’in “Gündüz Rüyaları” başlıklı sergisi, ekofeminist bir görsel dünya kurarak kadın ve doğanın mücadeleci varoluşunu merkezine alıyor. Çetin, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çevresel adaletsizlik ve şiddet gibi sosyo-politik konuları sanatıyla görünür kılıyor.

Öte yandan, Sayın’ın “Geyikli Gece” başlıklı sergisi, Turgut Uyar’ın aynı adlı şiirinden ilhamla, doğanın direnişini, zamanın geçiciliğini ve mekânın belleğini sorguluyor.

Farklı estetik yönelimlere rağmen, her iki sanatçının da işlerinde ortaklaşan kavramsal zeminlere işaret eden Bir Arada sergi dizisinde, güncel sanat pratiklerinde toplumsal cinsiyet, doğa ve hafıza gibi temaların nasıl farklı estetik stratejilerle işlendiğine dair bir inceleme imkânı sunuyor.

Didem Yazıcı‘nın küratörlüğünü yaptığı, 4 Ocak 2026’ya kadar Yapı Kredi Kültür Sanat Galeri’de görülebilecek Bir Arada sergisinin sanatçıları Fulya Çetin ve İlhan Sayın; mekânın çizilmeye değer kılan unsurlarını, ekofeminist sanatı, tuvaldeki boşlukların anlamını, “rahatsız edici” ve ötekileştirilen varlıkların sanatla kazandığı görünürlüğü ile sanatın “bir araya getirme” gücünü T24’e anlattı.


İlhan Sayın ve Fulya Çetin

– Yıkıntılar, kırıklar, terk edilmiş yapılar, sessizlik, karanlık… Sizin için bir mekânı çizilmeye değer yapan şey nedir?

İlhan Sayın: Sanırım kalıntıları, yıkıntıları, terk edilmiş yapıları çizmemin sebebi benim için güçlü imgeler olması ve bu imgelerin bende bir karşılığının olması, içinde yaşadığımız zamanın ruhuna karşılık gelmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu imgeler; zamanın geçiciliğine, kısıtlı bir ömrü olan insanın yeryüzünde kalıcı olma çabasının hikayesine, bu çabanın çelişkiler ortaya çıkarmasına, diğer canlılar ve doğa üzerinde tahakküm kurmasına, insan etkisiyle ortaya çıkan ekolojik felaketlere ve yıkıma yol açmasına, doğa, çevre, kültür ve zaman arasındaki kaçınılmaz etkileşime, çekişmeye bakmama ve üzerinde düşünmeme sebep oluyor. Aynı zamanda çizmek için bir imgeyi bir mekânı seçerken o mekânın resimsel ifade gücünü de dikkate alıyorum. Bu koyu, açık dengesi, kompozisyon gibi daha biçimsel, teknik, resmin ihtiyacına ve göze ait bir seçim olabiliyor.

– Şiirsel anlatı barındıran eserler üretiyorsunuz, bir örnek vermek gerekirse Altın Kuş -Yuva 2‘yi verebilirim. Serginize Turgut Uyar’ın Geyikli Gece şiirinin adını vermeniz bununla bağlantılı mı?

İlhan Sayın: Altın Kuş – Yuva 2‘yi tıpkı şiirdeki gibi başa gelen her türlü felakete rağmen gururlu ve geleceğe dair umut dolu olabilmenin resmi olarak düşünebiliriz. Sergime “Geyikli Gece” ismini vermem sadece bu resimle ilgili değil diğer tüm resimlerin toplamının bende yarattığı etkiyle oldu diyebilirim. Ama Altın Kuş tek başına kalsa benim için o şiire en yakın resim olurdu.


İlhan Sayın, Altın Kuş – Yuva 2, kağıt üzerine toz pastel ve renkli kuru boya | Fotoğraf: Koray Şentürk

– Doğayı adeta bir karakter, bir özne gibi resmetmek daha çok estetik bir tercih mi, yoksa etik bir sorumluluk duygusundan mı kaynaklanıyor?

Fulya Çetin: Öncelikle, doğa ile ilişkim ya da ilişkimizin kurgusal olmadığını söyleyebilirim. Çok öncesinden bildiğimiz, ait olduğumuz, içinde nasıl yaşayabileceğimizin kodlarını çözdüğümüz, aslında unuttuğumuz ya da unutturulan bir yaşam biçimini hatırlamaya, yeniden öğrenmeye, modernitenin vaatlerine kulaklarımızı kapatıp, geriye dönüp rüzgârın yüzümüzdeki hissi, ağaç dallarının, yapraklarının arasındaki sesi, toprağın içi ve tekrar tekrar yaşamı yok edip yeniden oluşturması gibi umutlara ihtiyacım vardı. Bu ve birçok şeyden kaçmak, saklanmak, düşünmek, üretmek ve kendime zaman ayırmak için doğaya dönüp baktım, pandemi öncesinde de şehir hayatına ara verip daha fazla zaman geçirmek için atölyemi İstanbul’dan Olimpos’a taşıdım. Doğa içinde üretmek ihtiyaç hissiyle başlayan zamanla gözleme, anlamaya, bakmaya yönelik bir ritüele dönüştü ama doğa her zaman bir parçamdı. Bu 2006’daki “ormanda” yere sere serpe uzanmış kadın için de geçerli, duvardaki yılanlar ve sülükler için de ve hatta rüzgârda uçuşan saçlar için de geçerli.

– Ekofeminizm doğayı sömürülecek bir kaynak değil, ilişki kurulacak bir varlık olarak görür. Sizce sanat bu ilişkiyi onarabilir mi ya da yeni bir dil yaratabilir mi?

Fulya Çetin: Sömürü ve tahakküm ile kurulmuş her ilişkiyi eleştirecek, çökertecek bütün diller konuşmalı, işe yarayıp yaramasını düşünmeden, sürekli tekrar tekrar dillendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Büyük cümleler kurmak istemem, o yüzden benim kişisel hayatımda yeni bir dil yarattığımı söyleyebilirim. Yeni bir dilin hatta yeni bir hayatın, alternatif yerler açabildiğini ifade edebilirim. Bu alternatif hayat seçenekleri beni hep heyecanlandırıp, yeniden umutlandırıp bu umudun motivasyonu ile harekete geçiriyor.


Fulya Çetin, Ormanda, tuval üzerine yağlı boya | Fotoğraf: Koray Şentürk

– Resimlerinizi izlerken, tuvaldeki boşluklar da dikkatimi çekti. Kuşlar Kitabı eserinizin “boş görülen” yerleri gibi… Çiz(e)mediğiniz alanlar size ne anlatıyor?

İlhan Sayın: Bahsettiğiniz boşluk ilk sergimden itibaren resimlerimde vazgeçemediğim bir ifade ve tavır olarak hep vardı. Resimde izleyiciye bir nefes alanı bırakmayı çizgiyi sonuna kadar götürmeyip izleyenin hayal gücüne pay açmayı önemsiyorum. O boşluğa yokluk olarak değil bir anlatım zenginliği olarak bakıyorum. Bir an sessiz kalıp çevremizde olan biteni dinlemek gibi. Diğer türlü resmin kalabalık çizgiler içinde boğulabileceğine dair bir endişe taşıyorum.

Yerin Altından yerleştirmenizle yılan, sülük, sürüngen gibi “sevimli olmayan” canlılara da alan açıyorsunuz. Bu “rahatsız edici” olanla ilişkiniz nasıl başladı?

Fulya Çetin: Dünyayı bir bebek gözünden algılamak istiyorum. Bir bebeğin etrafındaki her şeyi ilk kez görüyor olması, o şey hakkında bir bilgiye sahip olmadan elini uzatıp dokunarak tanımaya çalışması, önyargıların, biriken gerekli gereksiz bilgiler olmadan yeniden tanımak ve anlamak, sevilmeyen, reddedilen, insanların iğrendiği şeylere dokunmak, temas etmek, sıfır bilgiyle ve kendi tanımımla dünyayı yeniden tanımak istedim. Başkasının fikri olmadan, sadece kendi sesimi dinleyerek nasıl tanımlardım diye baktım, bakıyorum.

– Kadınlar, kuir bedenler, yılanlar, sülükler… Hepsi doğanın “istenmeyen yüzü” gibi kodlanmış. Sizin sanatınız bu imgeleri birer kahramana dönüştürüyor. Neden ötekilerle birlikte yürüyorsunuz?

Fulya Çetin: Bu hep böyle oldu, sanırım kendimi çocukluğumdan beri öteki yerine koydum ve öyle hissettim. Aslında ben öteki diye bir şey olduğuna da inanmıyorum, ötekileştirme belki daha doğru olur. Çok çeşit var, hiçbir dal bir kez daha aynı şekilde kıvrılıp yükselmiyor gökyüzüne doğru, hiç kimse bir başkasının aynısı değil, döngü var ama tekrar yok. Bu çeşitliği kategorize etmek veya bir kategoriye dahil olmak bana komik ve saçma geliyor. Ötekileştirilmiş olarak hayatını sürdüren her canlıya hayranlık duyuyorum, en zor koşullarda yaşamayı öğreniyor ve hayatına devam ediyor.


Fulya Çetin, Sevgililer, tuval üzerine yağlıboya | Fotoğraf: Barış Özçetin

İlhan Sayın: Kadınlar, kuirler, hayvanlar “öteki” değil ama ötekileştirilmeye çalışılan, toplumun, hayatın vazgeçilmemesi gereken unsurları. Hayat üzerinde tahakküm kurulmadığında kendi başına çok canlı ve hareketli ama tek tipleştirmenin, baskının, itaate zorlamanın ilk kurbanları da genellikle kadınlar ve kuirler. Baskıya rıza göstermemeleri, itaatsizlikleri; ötekileştirilmelerine, dışlanmalarına görmezden gelinmelerine sebep oluyor. Ben ise bu durumun tersini yapmaya çalıştım. Toplumda kopartılmak istenen bağları, görmezden gelinen “istenmeyen yüzleri” onlardaki neşeyi, hayatı, dayanışmayı göstermek sadece var olmanın var kalabilmenin “biz buradayız gitmiyoruz” demenin bile bir direniş olabildiğini ve yaşam enerjisi taşıdığını hatırlatmak istedim.

– Sizce sanat bugün hâlâ “bir araya getirme” gücüne sahip mi?

Fulya Çetin: Tabii, yoksa tarih boyunca tüm iktidarlar sanatı kontrolü altında tutmaya çalışmazdı ama “hâlâ” diyorsunuz… Bağımsız, kontrolsüz ve özgür üretilen her düşüncenin büyük bir güce sahip olduğunu da söyleyebilirim. Güç kelimesini hep korkarak kullanıyorum, çünkü kastettiğim zehirli bir güç değil, yan yanalığın verdiği güç. Sergimi gezen, hiç tanımadığım biri ile birbirimizi anladığımız anın ikimize kattığı güç, yalnız olmadığımızın ve asla yalnız yürümeyeceğimizin bilgisi olarak karşımıza çıkıyor.

İlhan Sayın: Sanırım bu sorudaki “hâlâ” vurgusu içinde bir umutsuzluk taşıyor. Bunun sebebi sanatın giderek piyasalaşmasıyla o eski gücünü yitirdiğine ve içine kapandığına ilişkin bir umutsuzluk olabilir. Sanatçıların tutumuna bağlı olarak; sanatın her zaman dönüştürücü bir gücü olduğunu, empati kurmayı, dünyaya yeni ve farklı gözlerle bakmayı, farkındalık yaratmayı, toplumsal ve siyasal konuları sorguladığını, insanlar arasında yeni bağlar kurma imkanına sahip olduğunu, bu gücünü kaybetmeyeceğini ve tam bu yüzden sanatın “hâlâ” bir araya getirme gücüne sahip olduğunu düşünüyorum.

Related Posts

2025 YKS: En çok tercih edilen 2 yıllık (ön lisans) üniversite bölümleri

2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) tercih döneminde, TYT puanı ile öğrenci alan 2 yıllık (ön lisans) bölümlere ilgi yine oldukça yoğun. Kısa sürede meslek sahibi olma hedefiyle hareket eden adaylar; adalet, çocuk gelişimi, ilk ve acil yardım, bilgisayar programcılığı gibi uygulamalı ve iş garantisi yüksek programlara yöneliyor. İşte, En çok tercih edilen 2 yıllık (ön lisans) üniversite bölümleri…

LGS LİSE TABAN PUANLARI, YÜZDELİK DİLİMLER VE KONTENJANLAR LİSTESİ Meb.gov.tr ekranı | MEB LGS taban puanları, başarı sıralamaları, yüzdelik dilimler sorgulama! 2025 liselerin taban puanları belli oldu mu? Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, İmam Hatip Lisesi ve Meslek Lisesi taban puanları, yüzdelik diliml

LGS yüzdelik dilimler, taban puanlar ve kontenjanlar 2025, lise tercih döneminde, yerleştirme başvurularında dikkate alınacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı LGS takvimine göre sınav sonuçları 11 Temmuz 2025 tarihinde belli oldu. Öğrenciler aldıkları sınav puanlarına göre LGS tercihlerini 14-24 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirecek ve tercih sonuçları 4 Ağustos’ta açıklanacak. Tercih döneminde lise taban puanları ve yüzdelik dilimler yerleştirme işlemleri için büyük önem arz edecek. Geçmiş yılların Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, İmam Hatip Lisesi ve Meslek Lisesi boş kontenjanları e-okul.meb.gov.tr ekranı üzerinden sorgulanabilecek. İl il ve okul okul LGS taban puanları, yüzdelik dilim ve hangi okulun kaç kontenjan ayırdığı, lise yerleştirme kılavuzundan öğrenilebilecek. Gözler şimdi İstanbul, Ankara, İzmir ve il il lise taban puanları, başarı sıralamalarında. Peki, lise taban puanları ve yüzdelik dilimler nasıl öğrenilir? Anadolu ve Fen Liseleri taban puanları 2025 açıkla

MEB’den LGS tercih kılavuzu

15 Haziran’da düzenlenen Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezî sınavın sonuçları, 11 Temmuz’da açıklanacak. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, LGS tercih sürecindeki hazırlıklara ilişkin ailelere kapsamlı bilgi verilmesi amacıyla “Tercih Süreci Veli Kılavuzu”nu yayımladı.

Çocukların dijitalle ilişkisi yaz tatilinde nasıl olmalı?

Yaz tatilinin 20 Haziran’da başlamasıyla okul öncesinden lise kademesine kadar yaklaşık 20 milyon öğrenci, 8 Eylül’e kadar okuldan ve arkadaş çevresinden uzak kalacak.

YUNT’un “İmgenin Onuru” başlıklı podcast yayının ikinci konuğu Fatoş İrwen

YUNT’un “İmgenin Onuru” başlıklı podcast yayının ikinci konuğu Fatoş İrwen

Bakan Tekin açıkladı: Liselerde eğitim öğretim süresi düşecek mi?

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 4 yıllık zorunlu lise eğitiminin 2 yıla düşürülmesiyle ilgili çalışma olup olmadığına ilişkin, “Kamuoyunda bir talep olursa biz de ilgili birimlerimizle beraber oturur değerlendiririz. Nihayetinde bu yasama organının yetkisinde. Biz de değerlendirmelerimizi yasama organına bildiririz. Ama şu anda biz sadece kamuoyundaki tartışmaları sizler gibi izliyoruz” dedi.